Allah Kibredenleri Sevmez
Lisan-i Nebî’nin “Hakk’ı iptal, halkı tahkir”[1] olarak tanımladığı kibr, Türkçe’mizde tevazu kelimesinin zıttı olarak büyüklük, ululuk, azamet, büyüklük taslama, kendisini üstün sayma, büyüklenme, gurur gibi
Lisan-i Nebî’nin “Hakk’ı iptal, halkı tahkir”[1] olarak tanımladığı kibr, Türkçe’mizde tevazu kelimesinin zıttı olarak büyüklük, ululuk, azamet, büyüklük taslama, kendisini üstün sayma, büyüklenme, gurur gibi
Allah Sabredenlerle Beraberdir Sabır, Kuran-i Celil ve hadis metinlerinde yoğun bir şekilde konu edinilerek, işlenilen, içerisinde insanlar için pek çok hikmetin ve menafinin bulunduğu, ehline
“Değişmeyen tek şey değişme kanunudur.”(1) diyen Mutahhari’ye katılmamamız mümkün değildir. Dünyanın büyük bir köy olarak algılandığı şu dönemde bu olgu kendisini daha bariz hissettirmektedir. Adeta
Nimet kavramı Türkçe’mizde iyilik, lütuf, ihsan, iyi yaşamak için gerekli her şey, yiyecek içecek ve özellikle ekmek için kullanılır.[1] Nimet kavramı Kuran‘da farklı kalıplarda sıklıkla
Tevekkül; Türkçe’mizde kadere razı olma, her isini Allah’a bırakma, Allah’tan bekleme, üzerine düşen her gayreti gösterip, ancak gücünün yetmediği yerde Allah’a güvenme gibi manaları bünyesinde
İbn (oğul), ve vakt (vakit) kelimelerinden oluşup, „vaktin oğlu (evladı) “ manasını içeren ibnu’l – vakt kavramı; özlerine üflenen ilahi nefhayı bizatihi hisseden büyük ruhlu