Allahümme Lebbeyk….

“Buyur Allah’ım, buyur! Davetine bütün samimiyetimle icabet ettim! Senin eşin, ortağın yoktur. Buyur Allah’ım, buyur! Hamd senin, nimet senin, mülk senin. Bunların hiçbirinde eşin ortağın yoktur!..” Hac esnasında ihrama girildiği andan itibaren bayramın birinci günü (Zilhicce’nin 10. günü) Cemre-i Akabe’de ilk taşın atılmasına değin yüksek sesle okunan(1) ve telbiye olarak isimlendirilen duanın Türkçe meali olan bu ifadeler, ilahî ve kutsi olan mana yüklü bu davete iştirak ve icap etmenin aciz dudaklar tarafından ikrarı ve ilanıdır. Aslında bu ikrar; Azeroğlu Halilullah’a (Hz. İbrahim) Kâbe’yi inşa ettirip insanları oraya davet etmesini emreden,(2) yaşatan ve öldüren(3), kendisinden gelip kendisine dönecek olduğumuz(4) mutlak kudret karşısında; aczin, teslimiyetin ve bir o kadar da samimiyetin ifadesidir.

Hacc, kelime itibariyle (hem) Rabbe yönelmek (ziyaret ve seyahat etmek), hem de bir şeye, (hac konusuna göre) benliğimize hakim olmak için gayret sarf etmek gibi manalara gelir(5). Fıkıh dilinde ise; belirlenmiş vakitte Arafat’ta bir miktar durduktan sonra, Kabe-i Muazzama’yı usul dairesinde tavaf suretiyle ziyaret etmekten ibarettir.(6)

Hacc; içtimai bir karakter taşıması hasebiyle sosyolojik, fertlerin bünyelerinde izler bırakıp, fert-Rabb ikileminde fertlerin yapı ve kabiliyetlerine göre oldurucu ve erdirici boyutlarıyla mistik ve psikolojik, şu an fiziki yapının müsait olmaması ve çeşitli nedenlerle es geçilmesine rağmen dünyanın her yöresinden milyonlarca Müslüman’ı ayni zaman ve idealler etrafında bir araya getirmesi ve Müslümanlar arasında kamuoyu faaliyetlerine potansiyel açıdan zemin teşkil etmesi nedeniyle siyasi, çok büyük oranda alım-satım işlevinin gözlenmesi hasebiyle de iktisadi başta olmak üzere çok daha farklı zaviyelerden işlenmeye ve incelenmeye müsaitlik arz eder. Haccın boyutlarına ilişkin koymuş olduğumuz bu ana veriler ve bunlara eklenebilecek diğer verileri göz önünde bulundurmadan yapılacak tanımlar, filin değişik organlarını tutan körlerin, fili sadece tuttukları organlarıyla tanımlamalarına benzer. Bugün yapılan haccın, İslam’ın tarif ettiği haccın temel donelerine ne kadar uyduğu, Müslümanlar için içerisinde çok faydalı şeylerin, Kuran’ın tabiriyle Menafi’nin(7) bulunduğu böylesine bir kurumdan bugün İslam alemi olarak ne kadar yararlanmaktayız? gibi aktüel ve bir o kadar da faydalı olan bu suallere kısmen cevap aramakla da beraber, bu hususu daha sonraki bir makalede daha detaylı incelmeyi düşünüyoruz. Kuran İslam’ın temel rükünlerinden birisi olarak tasvir edilen haccı, bünyesinde Hacc erkanını anlatan ayetler yumağının bulunduğu bir sureye Hacc Suresi(8) ismini vererek taçlandırır. Bu surenin yanında diğer bazı surelerde de(9) hacca ilişkin bilgilerin verildiği ayetlere rastlamak mümkündür. Kuran-ı Kerim’de hacc konusunda temel teşkil eden bazı ayet-i kerimeleri ifade etmek gerekirse: “Alemlere mahza, feyz ve hidayet kaynağı olarak insanlar için inşa edilen Beyt (ev) şüphesiz Mekke’deki (Kâbe)’dir. Orada apaçık alametler vardır. İbrahim’in makamı (bunlardan birisidir). Kim oraya girerse tecavüzden emin olur. Oraya gücü yetip yol bulabilenlerin Beyt’i haccetmeleri, Allah için insanlara borçtur. Kim (bunu) inkâr ederse, (bilsin ki) Allah alemden müstağnidir.”10 Haccın farziyetine delil olarak bu ayet gösterilmektedir.Ayrıca; “İnsanları hacca çağır, yürüyerek veya deve üzerinde bütün uzak yollardan sana gelsinler. Kendileri için menfaatli şeyleri görsünler diye…”(11) Ayette işaret edilen hacıların elde edecekleri menfaatler hususunda Elmalılı, İbn-i Abbas’dan rivayetle hem dini ve hem de dünyevi olduğuna işaret etmektedir. Dünyevi olanlar; birtakım kutsi nişanelerin müşahede edilmesi, ahlakî, ticarî birtakım ve içtimai menfaatler… Uhrevî olanlar ise; mağfiret ve rıdvandır.12 Mezkur ayet hakkında Seyyid Kutub, haccın tarihi sürecini de göz önünde bulundurarak geniş bir açıyla konuya eğilmiş ve haccın menfaatlerinin saymakla bitmeyeceğini ifade etmiştir. O’na göre hacc; buluşma mevsimi, kongre yeri, ibadet ve ticaret sahası, içtimaî toplantı ve tanışma platformu, yardımlaşma ve dayanışma mahallidir…13Efendimiz (a.s)’in hacca ilişkin sözlerini ihtiva eden kitaplarda, konuyu çeşitli zaviyelerden Projekt altına tutan pek çok hadise rastlamak mümkündür. Nitekim kendisine cihad etmek istediğine ilişkin soru soran Aişe validemize; “Ancak cihadın en efdal ve güzeli haccı mebrurdur.” diyerek karşılık vermesi, bu cevap karşısında, Aişe validemizin bu sözü işittikten sonra haccı hiç bırakmadığını ifade etmesi,(14) telbiyede bulunan insanlara cansız varlıkların dahi iştirakte bulunması,(15) hacc-ı mebrur’un karşılığının cennetten başka bir şey olmaması,(16) küçüğün, büyüğün, zayıfın ve kadının cihadının hacc ve umre olarak tanımlanması,(17) üzerine farziyeti düşüp de yapmayanların mazur sayılamayacakları(18) ve bu hususta aceleci olmanın gerekliliği…1(9) Bu konuya ilişkin verilen bu hadislerin eskimez, pörsümez yeninin kutsal elçisi, gaye insan, ufuk Peygamber zaviyesinden, haccın ehemmiyet ve önemini kavramak hususunda yeterli olduğu kanaatindeyiz.

Hac yoluna koyulmak suretiyle dini bir vecibeyi yerine getirmek isteyen, o yolda çekilecek meşakkati lütuf ve rahmet olarak kabullenmiş, mutlak güzelin hasretiyle yanan sevda yüklü yüreklerin, şüphesiz bu bağlamda dikkat etmeleri gereken hususlar olacaktır. Nefsin yılmak bilmeyen desise ve hilelerine karşı agâh olmak, yolculuğun karakterinden kaynaklanan zorluk ve meşakkatlere karşı sabrı öne almak suretiyle rahmeti azaba, izzeti zillete dönüştürmemek gerekir. Zira bu hususta Süfyan-i Sevri; “Çirkin ve kaba sözler konuşarak ağız taşkınlığı yapanların haccı fasittir.” demektedir. Aslında bu ifade haccın iyiliği hakkında sorulan bir suale, Resülullah’ın; “Güzel söz ve yemektir.” seklinde verdiği cevabın kanaatimce Sevri tarafından şerh edilmesidir. Aynı hususta İmam-ı Gazali; “Resul-ü Ekrem (s.a) güzel söz ile yemek yedirmeyi, haccın iyiliğinden saymıştır. Münakaşa ise güzel konuşmaya aykırıdır. Arkadaşlarına fazla itirazda bulunmamalı, etraftakilerine yumuşak ve mülayim davranmalı. Kâbe yolcularına şefkat kanatlarını açmalı, bütün arkadaşlarına karşı güzel ahlakla muamele etmelidir. Güzel ahlak, sadece kötülük yapmamak değil, eziyetlere de katlanmak demektir. Yolculuğun asil manası parlamak ve açığa çıkmak demek olan sefer adinin verilmesi, kişinin ahlâkini ortaya çıkarması bakımındandır…”20

İbadet boyutunu bir kenara bırakırsak günümüzdeki görünümüyle hacc; Uzakdoğu ülkeleri için Çin malı takkesinden, Kore malı tespihine değin bulunmaz bir pazar, mevcut hac hizmetlerini veren ev sahipleri için dini bir turizm ve tanıtım aracıdır. Beyne’l-milel İslam kongresi tanımlaması ise, Müslümanlar arasında ortak lisan olması gereken Kur’an dili Arapça’nın yeterli düzeyde ve genelde Arap olmayanlar tarafından bilinmemesi ve birtakım fiziki ve siyasi etkenlerin de varlığı göz önünde bulundurulduğunda, ümmet kavramını odağına alan haccın bu misyonu gereği gibi ifa edemediği kanısını ister istemez akıllara getirmektedir. Mevcut iktidarların da hoşuna giden bu hal, al gülüm ver gülüm şeklinde devam edip gitmektedir. Hüccac, İslam tarihinin şanlı ve acı sayfalarında dolaşıp feyz ve hidayet kaynağı olarak tasvir edilen Kâbe’den nasibini ararken, kimisi malini satmakta, kimisi uluslararası bir faaliyet olan haccı tabii olarak kısmen tanıtım faaliyeti olarak değerlendirme gayretinde bulunmaktadır.

İslam’ın çok boyutlu birtakım kurumlarının adeta dalları budanarak sadece ibadet yönünün vurgulanması, yeni dünya düzeni adı altında dünyayı parselleyerek yön vermek isteyen Amerika ve onun güdümündeki Batı’nın, komünizmin yıkılmasından sonra kendileri için potansiyel tehlike olarak gördükleri İslam’ı pasifize etmek adına medeni ve ustaca oynadıkları bir oyun olarak görmek gerekir. Ekonomik sıkıntı ve dış bağımlılık kıskacında köleleştirilmeye çalışılan İslam toplumları içerisinde bu olguya çanak tutacak, İslam’ı sadece vicdanlara mahpus etmek isteyen, halka rağmen halk adına hareket etmeyi kendilerine şiar edinmiş uydular bulmak zor olmayacaktır. Said-i Nursi bu bağlamda Birinci Dünya Savası’nda Osmanlı’ya karşı savaşan Müslümanları nazar’ı-dikkat alarak; “Bu hal düşmana milyonla İslam’ı, İslam aleyhinde istihdama zemin izhar etti.” diyerek yenilginin sebepleri arasında, Müslümanlar arasında efkâr’ı umumiyenin oluşması hususunda müstesna bir yeri olan haccın ihmal edilmesi ve misyonuna uygun olarak icra edilmeyişini göstermektedir.

Öyleyse haccın bütün boyutlarıyla kavranılmasında herkese konumuna göre görevler düşmektedir. Hemen, hemen bütün kurumlarda olduğu gibi bu sahada da yeniden ihya hareketinin öze uygun olarak yeniden şekillendirilmesi gerekmektedir. Bu ise, ucuz yöneticilerin değil, canı canan uğruna feda edebilecek aşk ehli seçkin toplulukların kâridir. Haccın bütün erkânıyla yaşandığı günlerin yakın olması duası ve temennisiyle…

 

Dipnotlar:
1- Canan İbrahim, Hadis Külliyatı (Kütüb-i Sitte Muhtasarı), 5/s. 383-4, Ankara 1995
2- Kur’an, Hacc (22,28)
3- Kur’an, Al-i İmran (3,152), Tevbe (9,112). Vd
4- Kur’an, Bakara (2,152)
5- Akyüz Vecdi, Mukayeseli İbadet İlmihali, 4/s. 138, İstanbul 1995
6- Canan İbrahim, a.g.e 5/s. 227
7- Kur’an, Hacc, (22,77-78)
8- Kur’an’in 22. Suresi olup, 78 ayetten müteşekkildir. İçerisinde Mekkî ve Medenî ayet-i kerimeler vardır.
9- Kur’an, Bakara (2;158,189,196-200,203), Al-i İmran (3;96-97), Maide (5;1,2,94,95,96), Hacc (22;25,27,29)
10- Kur’an, Al-i İmran (3,96-97)
11- Kur’an, Hacc (22,27-28)
12- Elmalılı M. Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, 5/s. 3398, İstanbul 1982
13- Seyyid Kutub, Fizilal’il-Kur’an, 10/s. 225, İstanbul, 1982 (terc. Emin Saraç, I. Hakki Sengüler, Bekir Karliga)
14-Buhârî, Hacc 4, Cezau’s-Sayd 26, Nesai, Hacc 4 (5,113)
15- Tirmizî, Hacc 14 (828)
16- Buhârî, Umre 1, Müslim, Hacc 437 (1349), Tirmizî, Hacc 90 (933), Nesai, Menasik 3 (5,12)
17- Nesai, Hacc 4 (5,114)
18- Ibn-i Mace, Menasik 8 (2902)
19- Ebu Dâvûd, Hacc 3 (1729)
20- İmam-i Gazâlî, İhya’u Ulûmiddîn, 1/s. 750, İstanbul 1986