Uhuvvet Bağı

Uhuvvet (kardeşlik) bağı İslam’ın üzerinde basa basa durduğu en temel mefhumlardan birisidir. Müminler bu bağ sayesinde gönülden birbirlerine bağlanarak, sonsuzluğun perdelerini arzularlar. Benliği aşmanın, ötelerin ötesiyle buluşmanın, hayati rahmet eliyle kucaklamanın adidir Uhuvvet. Sonsuzun namelerini fani bedene taşımanın, müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderilen gül yüzlü güzele yol bulmanın yegane adresidir Uhuvvet. Şeytanın can alici oklarına karşı çelik bir siper, nefsin yılmak bilmeyen hile ve desise dalgalarına karşı ise güvenli bir limandır Uhuvvet…

Yukarıda saydığımız ve hatta sayamadığımız nedenlerdendir ki, dinin sahibi Cenab-i Hakk, Kur’an-i Kerim’de: “Müminler ancak kardeştirler. Onun için iki kardeşinizin arasını düzeltin ve Allah’tan korkun. Umulur ki esirgenirsiniz.” (Hucurat, 49,10) buyurmuştur. Müfessir Sabunî ayette geçen (innema) hasr edatını nazari dikkate alarak; “Kardeşlik, sadece müminler arasındadır. Bir mümin ile kafir kardeş olamaz.” diye bir kayıt koysa da (Sabunî, Safvetüt-Tefasir, 6/144), müfessirlerin çoğu hasr edatı olan (innema) kelimesini adeta te’kid olarak kullanmışlardır. Cenâb-i Hakk ayrıca sure-i Haşr’da uhuvvetin zirve noktasını yasayarak, bizlere örnek olan Ensar ve Muhacir’in, aralarında Muhammedî ve Rabbanî sevgi üzerine bina edip yücelttikleri, benliği aşan tavırları hasebiyle bizlere numune olarak göstermiştir. Bu numuneli halini Kuran’ın diliyle ifade etmek gerekirse: “Kendileri (ensar) ihtiyaç halinde olsalar dahi onları (muhacir) kendilerine tercih ederler.” (Ayet, Hasr, 59,10) Ayette de açıkça görüldüğü gibi uhuvvet almanın değil, paylaşmanın, yaşamadan ziyade yaşatmanın adresidir. Bu nokta üzerinde Resülullah (s.a.v) baktığımızda, konunun ehemmiyetine ilişkin pek çok hadise rastlamamız mümkündür. Dinin diğer bütün alanlarında olduğu gibi, bu noktada da yegane essiz örnek olan Hz. Peygamber hayatı boyunca uhuvvet (kardeşlik) mefhumunu en güzel yaşamış, ashabına yaşatmış, altın mesajlarıyla da kendisinden sonra gelecek olan ümmetinin bu bağa sahip çıkmasını istemiştir. O altın mesajlarından bazılarını ifade etmek gerekirse: “Ey Allah’ın kulları! kardeş olun. Bir Müslüman’ın kardeşine üç günden fazla küsmesi helâl olmaz.” (Buharî, Edeb, 57, 58, Müslim, Birr, 28-34 (2563-2564). Ebu Dâvûd, Edeb, 40, 56 (4882-4917)“Birbirlerini sevmede, birbirlerine merhamette, birbirlerine şefkatte müminlerin misali, bir bedenin misalidir. Ondan bir uzuv rahatsız olsa, diğer uzuvlar uykusuzluk ve hararette ona iştirak ederler.” (Buharî, Edeb, 27, Müslim, Birr, 66, (2586)

“Müslüman, Müslüman’ın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu yalnız bırakmaz, ona hakaret etmez. Bir Müslüman’ın, Müslüman kardeşine hakaret etmesi zaten en büyük günahtır.” (Müsned-i Ahmed) Hadis külliyatları Hz. Peygamber’in bu mevzuuyla ilişkin olarak söylediği hadislerle doludur. Biz konunun anlaşılması açısından nakledilen bu hadislerin yeterli olduğu kanaatindeyiz.

Tasavvuf ilmi açısından meseleye baktığımızda “ihvan” mefhumu kendisini bu bağlamda hemen hissettirir. Veladet-i Sabiyi gerçekleştirmek adına yola çıkıp, ayni şeyhe intisap eden müridin, birbirlerini ihvan olarak nitelediklerini görürüz. Aslında bu durum ayni kaynaktan beslenen, ayni hedefe kilitlenmiş, ayni amaçlar için atan sevda yüklü yüreklerin tabii yakınlaşması ve beraberliğidir. Bu isim, insanlığın ıstıraplarını ne pahasına olursa olsun dindirmek adına yola çıkan ve hususta kaygılanan secde izli güzellerin ortak paydalarından birisidir. Bizce aslolan bu mefhumun içeriğinde taşıdığı mananın ne derece bedenlerde, zihinlerde ve gönüllerde makes bulduğudur.

Müslümanların arasında ilahi bir vasıfla kurulan bu bağın zedelenmesi ve zayıflaması uğruna yapılan yoğun çalışmalara tarih boyunca şahit olduk ve halen olmaktayız. Yasadığımız 20. asrın şu son yıllarında ümmete bu mefhum doğrultusunda baktığımızda bizi biz eden değerler yerine, bizi parçalayan, birliği ve tesanütü engelleyen değerlerin mevcut sistemler tarafından düzenli olarak desteklenip bir politika olarak uygulandığını görmekteyiz. Bu politikanın savunucuları görevini yaparken, ümmet kavramını benimseyen nice aydınların bunların dümen suyuna girmelerini anlamak mümkün değil…

Müslümanlar arasında bu bağın gerekli şekilde güçlenmesi, Ensar-Muhacir’in arasındaki akla durgunluk veren o müthiş paylaşımın insanlık içerisinde makes bulması dileği ve duasıyla…